Kararın ortak yazarı Ahmet Taşgetiren, deprem ve sonrasında yaşanan dayanışmayı şöyle dile getirdi: “Canını ortaya koymak… Canı pahasına ayağa kalkmak… Bunlar bizim anahtar sözlerimiz. zor zamanlarda harekete geçme ‘içsel güçlerimizin’ potansiyelinin bir ifadesidir.” tanımladı ve siyaset söz konusu olduğunda ortaya çıkan kutuplaşmaya dikkat çekti. “Yalnızca böyle toptan çöküş anlarında iç gücümüzü toplayabilen bir yapıya mı sahibiz?” diye sordu.
Taşgetiren’in “İç güçler” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Burada bir soru sorulmamalıdır:
-Biz hep böyle miyiz?
Bu soruda daha birçok soru var: Neden fay hatları üzerine evler yaparak kendi mezarımızı kazdık?
Neden çimentodan, demirden çaldık? Neden hayatını düşünenler kadar yağmacılar da ortaya çıkıyor?
Neden depremde bile siyasi olarak birbirimizi yiyoruz, ‘Bu deprem hükümet mi muhalefet mi enkaz altında kalacak?’ soru sorar mıyız? Neden ‘devlete ortak olmasın’ diye adeta devleti tanrılaştıran çarpık yaklaşımlarla kontrolümüz altındaki görünmeyen yetkileri bile engellemeye çalışıyoruz?
Burada da bir soru var:
-Acaba böyle toptan çöküş anlarında iç gücümüzü toplayabilen bir yapımız mı var?
Yani uçurumun kenarına geldiğimizde toptan bir uyanış yaşamak üzereyiz. Bu, ‘içsel gücümüzü’ her zaman bir yükseliş yeri olmaktan çıkarır. Sürekli iniş çıkışlar yaşayan bir toplum imajı veriyoruz.
Bunu kim analiz edecek? Mesela ülkeyi yönetmeye talip olanların, yani iktidar ve muhalefetin, birbirini yok etmek için oynamaktan öte, birbirini düzeltme anlayışı geliştirmesi mümkün olmayacak mı? İktidar ya da muhalefet demek toplumun yarısı ya da bu yarısı, sanki toplumun hangi yarısı enkaz altında kaldı, toplum olarak daha sağlıklı mı olacağız?
Bu soru çok saçma değil mi? Yoksa bu birbirini toptan yok etmeye gönderme yapan bir soru değil mi?
Böyle zamanlarda içeriye bakacak olursak her şeyin sıfırla çarpıldığı bir analiz mi istiyoruz diyorum.
Çünkü büyük afetlerde enkaz altında kimlerin kalacağını kestirmek mümkün değil…” (HABER MERKEZİ)
